13 Haziran 2016 Pazartesi

YUMURTALI ÇİĞ KÖF

Şanlıurfa denince insanın aklına balıklı gölü gelir hemen. Daha sonra nefis, baharatlı yemekleri gelir. Hepsi birbirinden güzel ve lezzetlidir. Hani bir söz vardır ya “Yemek yaparken içine sevginizi de kadın” diye. İşte memleketimin insanı yemeklerine sevgi katıyor. Bu yüzdendir bekli de yemeklerinin bu kadar güzel oluşu.
Biz de sevdiğimiz insanlarla bir araya geldiğimiz zaman, o leziz yemeklerimizden biri olan yumurtalı çiğ köfteyi yaparız. Biraz tartışılır köfteyi kimin yoğuracağı konusunda. (zahmetli bir iş olduğu için) Kimin yoğuracağına karar verildikten sonra her biri bir işe koyulur. Biri yeşillikleri temizlerken, biri salata yapmaya koyulur. Köfteyi yoğuran kişi bir de türkü tutturur ve her şey çok daha keyifli olur. Köfte yoğrulup yemeğe hazır hale geldiği zaman, yer sofrası kurulur ve etrafında çember kurulup oturulur. Keyifli sohbet eşliğinde yemekler yenilir. Köfte çok güzel ve lezzetlidir. Çünkü malzemelerin yanında sevgi de eklenmiştir içine afiyet olsun.


Yumurtalı Çiğ Köfte ( Urfa Usulü )

Malzemeler
·         4 çay bardağı köftelik bulgur
·         1 küçük kuru soğan
·         2 diş sarımsak
·         1 yemek kaşığı domates salçası
·         yarım kaşık biber salçası
·         tuz
·         karabiber
·         bulgurun yarısı kadar isot (ev yapımı olursa daha iyi olur)
·         1 limon
·         4 yumurta
·         1, 5 çay bardağı zeytinyağı
·         bir tabak dolusu doğranmış maydanoz ve taze soğan



Hazırlanışı

İsot ev yapımı ise bir kaba alarak üzerini geçecek kadar su eklenir ve bekletilir. Bulgur çiğ köfte leğenine alınır ve üzerine kuru soğan doğranır ve sarımsaklar ezilerek eklenir. Maydanoz ve taze soğan dışında bütün malzemeler eklenir. Limon da yıkanır ve 4 parçaya ayrılır ve bulgura eklenir. İsot da eklenir ve yoğrulmaya başlanır. Yoğrulur kendimize su eklenmez, eller ıslatılarak yoğurulur. Bulgur yumuşayınca limonları çıkarılır. Yumurtalar bir tarafta çırpılır ve kızın yağda pişirilir. Önce yumuşayan bulgura yumurtanın yağı süzdürülür. Sonra yeşillikler eklenir biraz karıştırılır. En son yumurtalar da eklenerek karıştırılır. Çiğ köfteyi böyle denemenizi tavsiye ederim, harika bir lezzet. Domates, salatalık, marul, turp ve limonla servis yapabilirsiniz.



“Başarılı Olup Olmamak İşte Bütün Mesele Bu”


Başarı nedir,  herkesi kapsayan ortak bir tanımı var mıdır?
Kime göre başarılıyız, kime göre başarısızız, bunu unu belirleyen kimdir?
Başarımız ödüllendirilir mi? Ya da başarısızlığımız cezalandırılır mı?
Başarı hakkında bunlar gibi birçok soru sorabiliriz. Ama hepsinin cevabı kişiden kişiye değişir. Yaptığımız bir iş bir grup tarafından başarılı bulunurken, aynı anda bir diğer grup tarafından başarısız bulunabilir. Bir sınavdan 75puan aldığımızda başarılı görebiliriz ama bir diğer arkadaşımız 100 puan aldığında bizim aldığımız notun hiçbir anlamı kalmamaktadır. Bu yüzden de başarılı konumuna o geçerken biz başarısız konumuna düşeriz.
Bu konu tüm hayatımız için geçerli bir konudur. Aşk, iş, okul, arkadaş hayatımızda her daim var olan bir etkendir. Hayatımızda bu alanlarda mutlu olabilmemiz için de başarılı olmamız gerekmektedir. Çünkü başarısız olduğumuzda kimse bizim yanımızda bulunmayacaktır. Başarısız insanlar her zaman dışlanır ve yerleri hemen doldurulur.
Başarı bir mıknatıs gibidir. Başarı olduğumuzda etrafımızdakiler de yanımıza çakabiliriz. Ancak başarısızlıkta hiç hoş kokmayan bir çöp gibidir. Anında yanındaki, insanları senden uzaklaştırır.
“Başarılı olmak ya da olmamak sadece bizim elimizde olan bir şeydir. Bunun farkında olmamız gerekir.”
“Başarı, İstenmediği Yere Gelmez.

                                      Arnold Palmer

12 Haziran 2016 Pazar

Nil Karaibrahimgil’ Hoşuma Giden Bir Yazısı

Aynı Anda İki İş Yapanlara
Hepimiz aynı anda, bir sürü şey yapar olduk. Mesaj yazarken, dizi izleyen. Çocuk bakarken e-mail cevaplayan, arkadaşınla sohbet ederken sosyal medyada kaç like aldığına bakan... Araba kullanırken bile, biriyle mesajlaşan bir tür olduk.
Eskiden’le başlayan cümleler kurmayayım diyorum ama eskiden her şey tek şeydi. Bir şeyle uğraşırken, sadece o şey vardı.
Mesajlaşmayalım demiyorum, ama o zaman bir yandan yürümeyelim. Yürümeye ayıp oluyor bu sefer. Ne kaldırımı kalıyor, ne kuşu ne ağacı...
Ekrana bakıp düşmemeye çalışarak, gideceğimiz yere varmak oluyor yaptığımız.
İddiam şu: Böylece hiçbir şey yapmamış oluyoruz. Konseri çekersek, o sırada o konseri izlememiş, çekmiş oluyoruz. Ve daha da acıklısı, daha sonra ona hiç bakmıyoruz. Sadece yayınlıyoruz.
Bitti. Başkaları için gidilmiş bir konser. Konsere ayıp oluyor bu sefer.
Gerçekten o anda olduğum büyülü zamanlarda, sadece o şeyle baş başa olduğumu gördüm. Çoğu şey kaydedilmemiş. 
Kafamdaki sinemada oynatıyorum. Hafızam gelip bozuyor, yeniden montajlıyor. Fark etmez. Yaşıyor içimde. 
Değişmesi bile güzel. Ben anlatıyorum o anı. Herkes kafasında farklı şey canlandırıyor. ‘Odadaydık’ diyorum, kimi sarı bir oda düşünüyor kimi bir otel odası. Güzel olan da bu.
Çok şeyi aynı anda yapıp, bir taşla iki kuş vurduğumuzu zannetmeyelim. Çoğullaştırdığımız her an, iki az şeyimiz oluyor.
Tekilleştirdiğimiz her an ise, hazinemiz. Derinlemesine yaşayabildiğimiz hayatımız oluyor. Her şey anlamlı.
Yürümek, arabada gitmek, asansörde yukarı çıkmak doldurulması gereken boşluklar değil. İnsanın her gün biraz sıkılması da lazım. Sıkılmak ruhun vitamini. 
Sıkılmayan insan, kalkıp hiçbir şey yapmaz. O anlarda bile, boş boş etrafa bakıp düşüncelerini takip etmek, inanın daha faydalı.
Kısacası, multi tasking out, single tasking in. İnanmıyorsanız, açın okuyun. Araştırmalar da göstermiş. 
Multi task yapanlar, daha az konsantre oluyor, kafaları dağınık. Single task yapanlar, yani bir anda tek bir şeyle uğraşanlar, yaptıklarında daha başarılı.
Zaten şu avucuma yapışmış telefon denen aleti sevmiyorum. Hep anlarımı aldatmama yarıyor. 
Müzik dinlerken, internette geziniyorum onun yüzünden. Sabah uyanıp, pencereyi açıp güneşi selamlayacağıma, manzaranın fotoğrafını çekiyorum.
Sonra da kimler sevmiş bakıyorum. Hayat mı bu yani? Başkalarının hayatını dikizleyip durmak, her whatsup mesajına ağlayan bebeğe koşar gibi yetişmek mi?
Bence değil. O sebeple telefonu unutma ritüellerim başladı. Aaaa, onu evde unutuyorum, hay allah. Hiçbir şey de olmuyor.
Tam tersi hayat matlıktan çıkıyor, bütün renkler gözünün önünde parıldıyor. Her konuşmayı, her kokuyu duyuyorsun.
Sıkılırsan da... Hah işte o zaman yaşadın. Sıkıntından bir şey muhakkak doğar.



9 Haziran 2016 Perşembe

STEVE JOBS


Steve Jobs  üniversite öğrencisidir. Onu evlatlık alan ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için üniversiteyi bırakır. Ama ilgisini çeken derslere girmeye devem eder. Özellikle teknolojiye karşı ilgisi olduğu için teknolojiyle ilgili olan derslere girer. O derslerden edindiği bilgilerle mobil oyunlar yaparak para kazanmaya başlar. Daha sonra birkaç arkadaşıyla beraber babasının garajını ofise çevirerek orada bilgisayar teknolojisi üzerinde çalışmaya başlarlar. Şu anda dünya çapında bir marka olan Apple’nin doğuşu böyle başlar.
Steve Jobs’un Hayatı
Annesi Steve hamile kalığı zaman evli olmadığı ve çok genç olduğu için Steve Jobs’u evlatlık vermeye karar verir. Evlatlık vereceği ailenin üniversite mezunu olma şartı koşar. Ama öyle olmaz onu evlatlık alan aile üniversite mezunu değildir. Steve  yeni ailesiyle büyür ve üniversiteye başlar ama ailesi üniversite masraflarını karşılamakta zorlanmaktadır. Onları zor durumda bırakmamak için okulu bırakır. Steve bu olumsuz durumu avantaja çevirir. Sadece işine yarayacak derslere girmeye devam eder. Kendini bu derslerle geliştirdikten sonra teknolojiye adeta aşık olurr. O küçük atölyeden Apple şirketini kurmuş. Steve Joms şirketin yönetim kurulu tarafından kurmuş olduğu Apple’den kovulur.Ama o bunu da avantaj olarak görür. çünkü o hırsla kendini daha çok geliştirir ve başka büyük işlere imza atar. Birkaç yıl sonra Apple’de durumlar ters gitmeye başlar. Apple iflasın eşiğine gelir. Hal böyle olunca şirket tekrar Steve’yi şirketin başına çağırmış ve kurduğu şirketinde patron olarak işini yapmaya devam eder.

Filmden çıkaracağımız sonuç: Hayatımızda bize vurulan her darbe bizi daha da güçlendirir. Tabi ki hemen pes etmediğimiz sürece. Her yere düştüğümüzde daha güçlü bir şekilde kalkmalıyız. Bizi yere düşürenler, darbe vuranlar bize tekrar ihtiyaç duyması için, yapmak istediklerimizi yapmaya devam etmeliyiz.

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Ben Arzu Karaaslan.

Ben Arzu Karaaslan.

 Aman yine yanlış yazdım. Ben Arzu Öztürk. Bazen evli olduğumu unutuyorum da J Arada üniversite sınavına girerken sınav kağıdında da bu yanlışlığı yapıyorum. Ondan sonra düzeltmek için koşuştura koşuştura hocayı  arıyorum .


7 aylık evliyim işte bu da benim canım eşim J


hayat arkadaşım, can yoldaşım aşığım ona. Onunla gezmeyi, eğlenmeyi çok seviyorum. ( Bunun için pek fırsatımız olmasa da).Fırsatımız olmuyor çünkü ben üniversite öğrencisiyim. Evim ayrı şehirde okulum ayrı şehirde. L Bu durum eşimi çok az görmeme sebep oluyor. Onu sadece hafta sonları görebiliyorum . Yine de bu durum onunla mutlu olmama engel değil. Her başarı zorlu yollar ister ben de şu an o yoldayım ta ki başarıya ulaşana kadar.
Bunlarda benim annem ve babam.

Babacuğum biraz çatlaktır J tıpkı benim gibi. Çok iyi anlaşırım onlarla eeee ailece çatlak olduğumuz için hiç sorun çıkmıyor.
Aman unutuyordum bu da bizim ailemizin bebeği, evin küçük kızıJ Adı Pamuk çok sevimli değil mi?
İşte benim hayatım bu. Her ne kadar okul ile ev arasında mekik dokusam da, çok fazla yorulsam da bu benim mutlu olmam için engel değil. Eşimi, ailemi ve Pamuk’u çok seviyorum. İşte bu benim. “Arzu” soyadı değişse de arada karıştırsam da Arzu hep aynı Arzu.

12 Mayıs 2016 Perşembe

DİYARBAKIRLI MÜCİT AKILLI GÖZLÜK ÜRETTİ


Diyarbakırlı telefon tamircisi, cep telefonlarının ekranını görünmez kıldı ve chip takılı özel tasarım gözlükle görünebilir hale getirdi.
Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde yaşayan 40 yaşındaki Celal Göger, İstanbul’da tramvayda giderken cep telefon ile e-maillerini okuduğu sırada yanındaki birisinin sürekli cep telefonuna bakmasından rahatsız olduğunu söyledi.



DİYARBAKIR'IN BİLİMLE ANILMASINI İSTEDİ
EKRANI GÖRÜNMEZ HALE GETİRDİ
CHİPLİ GÖZLÜK
"BANA GÖRE ULUSLARARASI BİR BULUŞ"
Göger, 4 ay süren çalışmayla görünmez hale getirdiği cep telefonu ekranındaki menünün, ancak gözlük takıldığında görülebildiğini belirterek, "Bu çalışmayla, Diyarbakır’ın sadece çatışmalarla değil bilimle de anılmasını istedim" dedi.

Diyarbakırlı telefon tamircisi buluşunun hikayesini şu sözlerle anlattı: "Toplu taşıma araçlarında seyahat edenlerin akıllı cihazlarıyla işlem yaparken başkası tarafından yaptıkları işlemin gözükmesini haklı olarak istemeyeceklerini düşünerek bu konuda çalışmaya başladım. Cep telefonda işlemci ile ram’in arasına yazılım yüklü bir chip koyarak ekrandaki menünün görünmez hale gelmesini sağladım. Telefon ekranı bakıldığında menü görünmüyor ve bembeyaz.

Buna bağlantılı olarak bir gözlüğün her iki camının üzerine birer chip yerleştirdim. Gözlüğün numaralı olup olmaması fark etmiyor. Bu gözlükle telefon ekranına bakıldığında menü normal telefondaki gibi görünüyor ve istediğiniz işlemi yapabiliyorsunuz.
Şu anda işin başındayım. Bana göre bu uluslararası boyutta bir buluş. Normal olarak bakıldığında görünmez halde olan cep telefonu ekranındaki menü, gözlüğü takanlar tarafından görülebiliyor. Destek verilirse yakın zamanda gözlüğe takacağım bir on-off düğmesiyle cep telefonu ekranındaki menünün görünüp görünmemesini sağlayacak bir sistem geliştireceğim. İstenildiğinde gözlükteki bu düğmeye basılarak bluetooth kullanılarak anında cep telefonu ekranındaki menünün görünür veya görünmez olması sağlanabilecek. Yani telefon ekranındaki menünün görünüp görünmemesi telefonu kullanan kişinin elinde olacak."


ETA’NİN KÖSTEBEĞİ / FİLMİ ÖZET VE YORUMLAMASI




ETA’NİN KÖSTEBEĞİ / FİLMİ
Filmin Konusu: 1970’li yıllarda İspanya ve dünyayı tehdit eden ETA örgütünün çökertilmesi için İspanya Hükümetinin verdiği mücadele anlatılmaktadır. ETA örgütü İspanya’da durdurulamayan ve tehlikeli bir örgüttür. İspanya Hükümeti ETA’yı çökertmek için Kurt lakaplı bir köstebeği örgütün içine sızdırır.
Kurt lakaplı köstebek örgütün içine sızar ve onlardan biriymiş gibi davranarak örgütün bütün yapısını öğrenir. Kurt örgütün bütün silahlı eylemlerini öğrenip bunları hükümete bildirir. Böylelikle katliamlar engellenmiş olur. Kurt ve beraber çalıştığı ekip, ETA örgütünü tamamen çökertmek istemektedirler. Ancak buna karşı olan üst düzey yöneticiler vardır. ETA’nın tamamen çökertilmesi onlarında kariyerlerinin sonu olacağı için Kurt’un görevi tamamlanmadan onu görevinden alırlar ve operasyonlara başlarlar. Böylece örgüt tamamen değil de kısmen çökertilir. Örgüt üyelerinin bazıları öldürülür bazıları tutuklanırken geriye kalanlar kaçarlar ve yıllar sonra tekrar örgütlenip faaliyetlerine devam ederler. Örgütün ilk hedefinde Kurt vardır. Ancak kurt yüz nakli geçirmiş ve başka bir ülkeye gitmiştir.

 Film aslında bir örgütün iç yapısının nasıl olduğunu ve nasıl işlediğini gözler önüne sermektedir. Örgüt üyelerinin nasıl motive edildiklerini anlatmaktadır.

Film aslında ETA örgütünü anlatırken gönümüzde de pek çok örgütün nasıl oluştuğunu açıkça belirtmektedir. Örgüt üyelerinin nasıl çalıştığı, nasıl motive edildiklerini, nasıl canlı bomba olduklarını bir örneğidir. Ülkemizde İŞİD örgütünün canlı bomba olan kişileri nasıl ikna ettikleri anlatan bir film örneğidir.

27 Nisan 2016 Çarşamba

BİR HAZ MARKASI "BEAUTİFUL YOU"


Kitabın ana karakterleri; Maxwell ve Penny’dir
Penny, büyük bir hukuk bürosunda stajyer olarak çalışmaktadır. Maxwell ise Beautiful You firmasının sahibi ünlü, zengin bir iş adamıdır. Ülkenin genç kadınlarının gözü onun üstündedir.
Bir gün tesadüfen Penny ile Maxwell tanışırlar ve akşam yemeğine çıkarlar. Daha sonra beraber Paris’e giderler. Maxwell’in iç yüzü orada ortaya çıkar. Maxwell Penny’i kadınlar için ürettiği cinsel haz ürünleri için sadece bir deney olarak görüyor. Günlerce Penny’nin üzerinde ürünleri dener. Maxwell’in ürettiği ürünler; kadınların bir erkeğe ihtiyaç duymadan kendilerini cinsel alamda tatmin etmek ve en yüksek cinsel hazza ulaştırıyor.
Maxwell ürünlerin hepsini Penny’nin üzerinde deneyip geliştirdikten sonra satışa hazır hale getirir. Penny’de belli bir miktar para verip kendisinden davacı olmaması için uyardıktan sonra onu serbest bırakır. Penny üzerinde denenen ürünlerden dolayı hastalanır. Başka kadınlar bu ürünlerden zarar görmesinler diye bu olayı mahkemeye taşır. Maxwell çok güçlü olduğu için Penny başarılı olamaz.
Maxwell Penny’i susturmak ve ürünlerini tekrar onun üzerinde denemek için zorla kendisiyle evlenmeye ikna eder. Düğün sırasında her şey ortaya çıkar. Maxwell yıllar önce ölen karısının genlerinden Penny’oluşturmuştur.
 Maxwell’in kadınlara yönelik cinsel haz ürünleri üretmesinin temel nedeni; kadınlar ile erkeklerin cinsel ilişkilerini engellemektir. Böylelikle herkes çocuk doğuramayacaktır. Anne olacak kadınları kendi belirleyecektir. Böylelikle kendisine itaat eden yeni bir insan nesli yaratacaktır. Böylece gücüne güç katacaktır.

 Kitapta metafor yapılmıştır Maxwell gücü temsil etmektedir. Ürettiği ürünler de kapitalizmdir. O ürünleri satın alan insanlar ise araştırmayan, soruşturmayan, Sadece arzu ve istekleri peşinde giden cahil insanları temsil ederken Penny ise mücadeleci insanı temsil etmektedir.

15 Nisan 2016 Cuma

şiddet güzeli – miss violence filmin özeti

Yapım: 2013 Yunanistan
IMDB Puanı: 7.1
Yönetmen: Alexandros Avranas
Oyuncular: Kostas Antalopoulos, Constantinos Athanasiades, Chloe Bolota
film 11. Yaş gününde intihar eden kız ile başlamaktadır. Asıl tuhaf olan ise kızın intiharından sonra başlıyor. Kızın ailesi intiharı sorgulamak yerine olanları unutma çabasındadır. Özellikle ailenin babası olayın unutulması ve hayatlarını kalan yerden devamı için aileyi zorlamaktadır.
Bu film kimileri tarafından otoriteye karşı bir baş kaldırış, kimilerine göre çocuk istismarını gündeme getiren bir filmdir. Bu yorumlar elbette doğrudur. Ancak ben farklı bir konudan baktım bu filme. Hangi konudan mı baktım? Algı yönetimi konusundan baktım. Öncelikle algı yönetimi tanımını yapalım.
Algı Yönetimi: Bireylerde istenilen davranışı elde etmek için onların kendilerine gelen mesajın kaynağın gerçekliğine inanmalarını sağlamayı amaçlamaktır. Algı yönetimi Uluslar Arası Halkla İlişkiler Dersimizin içinde geçen bir kavram. Biz bu derste Uluslar Arası Halkla İlişkiler başlığı altında işlemiştik.
Ancak ben bunu kişi başına indirgeyerek anlatmak istedim. Yani kişi kendini çevresine karşı nasıl algılatır. Ya da algılatmak ister.
Örneğin; anne babamıza karşı olan algı yönetimimiz farklıdır, arkadaşlarımıza karşı olan algı yönetimimiz farklıdır. Yani bu iki taraf bizi aynı şekilde algılamaz. Ya da biz onlara farklı algılatırız. Anne babamız bizi itaatkar, söz dinleyen kişi olarak algılarken arkadaşlarımız bizi asi, heyecanlı biri olarak algılayabilmektedir. Aslında bunun böyle olmasını biz istiyoruz. Yani farklı farklı kişilerin kafasında farklı bir biz varız. Çünkü onların algılarını biz yönetiyoruz.
İşte filme bakış açım tam da bu noktada başladı. Filmdeki evin reisi “baba” konumundaki kişi etrafındaki kişileri kendi hakkındaki düşüncelerini farklı farklı oluşturuyor. Aslında algı yönetimi yapıyor.
Ailedeki  “baba” algısı: Acımasız, dayak atan, o, olmadan ev halkının açlıktan öleceği düşüncesi hakim. Bunun böyle düşünülmesi tesadüf müdür.
Şimdi size filmdeki bir sahneyi anlatayım ve sahne üzerinde analiz yapalım. Filmde küçük kız babaya karşı baş kaldırır ve ona karşı gelir. Baba da hemen karşılığında kızı tokatlayarak cevap verir. Eve gittiğinde  bütün aile fertlerini toplar ve onların gözü önünde evde yiyecek, içecek ne varsa çöp poşetlerine doldurup çöpe atar. Böylece ailedeki herkes aç kalır belli bir süre. Daha sonra “baba” tekrar eve yiyecek içecek alır ve deyim yerindeyse aile halkı yemeklere saldırır. 
Aynı kişi “baba” dışarıda çocuklarıyla ilgilenen, eğitimine önem veren, hiç şiddet yanlısı olmayan bir kişi olarak tanınıyor. Çünkü çevresine davranışlarıyla bunu yansıtıyor. Yani onların algılarını da bu şekilde yönetiyor. Bu da demek oluyor ki karşımızdaki kişilerin  kafasındaki bizi istediğimiz gibi oluşturabiliriz bu da algının yönetilmesi oluyor.

16 Mart 2016 Çarşamba



           Murathan Mungan

        Harita Metod Defteri



Türkiye'nin önemli yazarlarından olan Murathan Mungan'ın kendi hayatını anlattığı inanılmaz güzel bir kitap olan  Harita Metod Defteri  kitabı yazarın  sevenlerine güzel bir hediyesi desem abartılı olmaz sanırım.



  Murathan Mungan, kitabında hayatında unutamadığı "an" larını kaleme almış. Yazarın anılarını okurken kendi anılarınızda bir film şeridi gibi geçiveriyor gözlerinizden. Kitabı okurken  sanki yazar karşınızda oturmuş, loş, sessiz odanın kenarında karşılıklı oturup dertleşiyor gibi hissedersiniz kendinizi. Bazen karşılıklı ağlarsınız yazarla. Onun gözlerini silersiniz yüreğinizle. Kim bilir belki de oda bunu hissedip oda dokunur gözyaşlarınızla.

 Bazen adeta yazarla yolculuğa çıkıarsınızz onun kendi anılarında. Beraber yürürsünüz Mardin' in sokaklarında. Tirenle giderken  babasının bileklerine takılan kelepçeleri siz de görürsünüz. Masmavi olarak hayal ettiği denizi, gecenin yorgan gibi örtüp mavisini gizlediği zaman sizin de mavi deniziniz kararıyor sanki. Yazar, kendi anılarını adeta içinize işliyor 

         Murathan Mungan, kendi anıları eşliğinde sizi de kendi anılarınıza götürmek için bir vesile.....
Yazar bir anısında 8 yaşında iken öz annesi olmadığı öğrendiği üvey annesiyle yaşadığı bir anıyı anlatıyor.

 Ellerindeki bütün varlığı bir anda yok olunca üvey annesiyle dayılarının evinde kalmaya başlıyorlar. Göze batmamak için yemeği az, meyveleri ise sayarak yediğini anlatıyor. Annesiyle çarşıya çıktıkları bir günde çilek gördüğünde canı çilek çekiyor. Annesine çilek istediğini söyler ama annesi paramız yok alamayız der. Yazar da yeri göğü inletirincesine ağlayınca annesi ağlamasına dayanamayıp eşinden tek hatıra olarak kalan alyansını satıp bir kilo çilek alır ve parkta oturup beraber yerler.
Yazar hayatında annesiyle kavgalar, anlaşmazlıklar olsa da bu olayı hatırladığı zaman annesinin yaptığı bu fedakarlığın hayatının bütününe yayıldığını söylüyor.

Bu anısını okurken siz de kendi anılarınıza gidersiniz. Bir anın insanın bir kişi hakkındaki bütün duygularına yayıldığını anlıyorsınız Adeta örtüyor diğer bütün olumsuz anılarını ve bir sevgi gibi sarıyor onunla ilgili yaraları. Bir bakmışsınız ki iyileşivermiş onunla ilgili yaralarınız ve güzel kokuyor hayatınızdaki o kişiler.

Yüreğine Sağlık, Murathan Mungan